Mutluluğun 6 Sırrı

Evet, yeniden blog yazma kararı almışken, kaybolmasını istemediğim bazı yayınlarım vardı. Onlardan birisini de "Mutluluk" üzerine yazmıştım, birkaç düzenleme yaparak sizlerle paylaşmak istiyorum. 

Bu konunun uzmanı olmayabilirim ama ne zaman mutsuz olsam, bu yazdıklarımı gözardı etmekten kaynaklandığını itiraf etmem gerekir. Mutluluk sembolü değilim ama ipin ucunu nerede kaçırdığımı, az çok kestirebiliyorum.


Mutlu olmayı kim istemez ki? 
O halde niçin mutsuz oluyoruz? 
Aile, okul, iş, sosyal ve aşk ilişkilerimden yola çıkarak birkaç önemli noktaya dikkat çekmek istiyorum.



1. Kendinizi başkaları ile kıyaslamayın, herkesin durumu ve şartları farklıdır!

Mutluluk kıyaslanmaktan hoşlanmaz. Bizden daha iyi imkanlara sahip, bolluk içinde yaşayan insanlar olduğu gibi; bizden daha kötü şartlar içerisinde kıtlık yaşayan insanlar da vardır. Kıyasladığımız kişilerden daha iyi olanaklara sahipsek mutlu, daha kötü imkanlara sahipsek mutsuz olacağız. Bizden daha zengin, statüsü daha yüksek, olanakları daha güçlü bir kişiyle karşılaştığımızda gereksiz bir özgüven kaybı yaşayacağız, tersi durumda da anlamsız bir özgüven patlamasına kapılacağız. Gün içerisinde sürekli değişken bir ruh halinin içerisinde bulacağız kendimizi. Bu gereksiz değişimin sonunda bazı anlar aşırı mutlu, bazı anlarsa aşırı mutsuz olacağız. Diğer bir deyişle aynı günün içerisinde defalarca mutluluk ve üzgünlük nöbetleri yaşayarak kendimizi sahte ve karmaşık duygulara teslim edeceğiz. 

Evinizi, arabanızı, varlığınızı, telefonunuzu, yediğinizi, giydiğinizi, sınav sonucunuzu, okulunuzu, sağlığınızı, çocuğunuzu, sevgilinizi, ailenizi... ve sayamadığım nicelerini başkaları ile kıyaslarsanız gereksiz mutluluk ve mutsuzluklar yaşamanız kaçınılmaz.


2. İletişim bozukluğunun olduğu yerde mutluluk uzaklara yol alır


Mutluluk iletişimde gizlidir. Doğru iletişimin olmadığı yerde çatışma çıkar. Çatışmanın olduğu yerde kimse kendini doğru ifade edemez. Derdini anlatamayan kişi karşısındaki hakkında sanılar, şüpheler ve acabalar beslemeye başlar. Kişi zamanla bu şüpheleri gerçekmişçesine kabul ederek gurur yapmaya başlar. Hatta belli bir süre sonra bu sanıları gerçek gibi kabul eder. Bu saatten sonra aynı dili konuşmak yetmez artık ne söylersek söyleyelim hissettirdiklerimiz, söylediklerimizin önüne geçerek, açıklarımız üzerinden yargılanmaya başlayacağız. Unutmamak gerekir ki ne yapılanlar ne de söylenenler unutulur, sadece duruma göre üstü örtülür. Bu unutulmuş gözükenler, ilk çatışmada karşınıza koz olarak çıkacaktır... Bu saatten sonra günah keçisi bulmaktan vazgeçip hataları telafi etmek daha doğru olacaktır.

Bir başka önemli sorun da günümüz iletişim kaynaklarından telefon ve internet aracılığıyla kurulan iletişim, anlaşma konusunda (beden dili, jest, mimik, ses tonu, duygu vs.) yetersiz kalmaktadır. Bu yüzden hele ki çatışma sonrası yüz yüze olması kanaatindeyim.

Bir başka önemli nokta ise kendi kendinizle kurduğunuz iletişim yani kendimizi tanımaktır. Bunu başardıktan sonra ne istediğimiz, nasıl söyleyeceğimiz ve nerede zafiyet vereceğimiz gibi birçok eylemimizden emin oluruz. Egomuza ve gururumuza yenilmediğimiz sürece, bu bilinç bizi başarılı kılar. İletişimin dinamiklerini kavrar ve öngörü yeteneğimiz gelişir. Kendimizi tanıma yolunda, hayatı dolu dolu yaşamak ve bu süreçte kendimize üçüncü şahıs gözünden bakmak büyük kolaylık sağlayacaktır.


3. Beklenti içinde olmak, mutluluğu hep başka yerlerde aratacaktır

Beklentilerinizden arınmalısınız! Kısaca ne kadar az beklentiye girerseniz kafanız o kadar rahat olacaktır ve nihayetinde mutlu olacaksınız. Sadece bazı umutlar karşılık bulur; beklentiler ise genellikle boşa çıkar. Gerçekleşen her beklenti sizin için bir sürpriz olmalı. 

Beklentiler bazı zamanlarda o kadar çığırından çıkar ki "yüksek beklenti" çukuruna düşürür sizi. Yüksek beklentiler, yüksek hayal kırıklığıyla sonuçlanması kaçınılmazdır. Mesela karınız, evlilik yıl dönümünüz yaklaşırken, günler öncesinden beklentiler kurmaya başlar. Eğer o özel gün için Paris'te geçecek bir tatil beklentisine girmişse Alaçatı'da tatile gitmek onun için hayal kırıklığı olacak ve mutsuzluk yaratacaktır. Eğer kadın sadece hatırlama beklentisine girmişse kocasının getireceği tek bir buket gül bile onu mutlu edecektir.

Diğer taraftan yüksek beklentinizin ne olduğunu söyleyerek elde ettiğiniz şeyler, kavuştuğunuz andan itibaren taşıdığı anlamını yitirerek geçici mutluluk sağlayacaktır. Burada kritik nokta beklentinin ne olduğudur? Dipnot koymaktan edemeyeceğim: Biz Türk erkeklerinin yabancı kadınlarda bulduğumuz ve bizi çok mutlu eden sırrın burada yattığını itiraf etmeliyim.

Bir başka örnekle, yakın arkadaşınız doğum gününüzü kutlamamış veya tebrik etmemiş olabilir. Eğer ki o kişiden sürpriz bir parti ve hediye beklentisi içerisine girmişseniz, hayal kırıklığı yaşayacaksınız. Yaptığı bir hataydı ama o insan eğer sizin için çok değerli ise, hayatınızdan uzaklaştırmış olacaktınız.

Mesela okuduğunuz bir dergi veya izlediğiniz bir video, seyahat etmeniz için sizi harekete geçirebilir. O yeri öyle bir güzel anlatmıştır ki hemen orada olmalısınız. Eğer yüksek beklentilerle yola çıkarsınız, gideceğiniz yere ulaştığınızda pişman olarak o büyüleyici yerden keyif alamayacaksınız (Dünyanın en güzel manzarasıyla karşılaşmış olsanız bile). Oysa sade bir beklenti ve merakla gitmiş olsaydınız birçok güzelliği keşfetme imkanına sahip olacaktınız. O halde beklentilerin çoğu zaman hayal kırıklığı yaşattığını hatırlatayım. Sık seyahat eden birisi olarak bu konuda fazlaca deneyimlerim var diyebilirim. Bir gün, "Patara Kum Tepelerinin" oraya ulaştığımızda bizden daha önce araçtan inen bir aile daha 1 dk olmadan "Burada bir şey yok!" diyerek araçlarına binip uzaklaştılar. Biz ise görünce büyülenmiş, çöllere düşen Mecnun edasında, ayaklarımızı yakan kumlara rağmen yuvarlanıyor, sıçrıyor, fotoğraflar çekiyorduk... O günden beri merak ediyorum, o kadın ne görmeyi hayal etmişti. 


4. Hayatınızda gereksiz insanlara yer vermeyi bırakın

Kısacası; size zararı dokunan, sorun üreten, iyilikten uzaklaştıran, utanma duygusu olmayan, özenti hayat yaşayan, iletişim bozukluğu olan, yalan söyleyen, dürüstlükten gelmeyen, hatasından utanmayan, çıkarcı ve size değer vermeyen insanları hayatınızın merkezine koymaktan vazgeçin. 

İnsanları kişiliklerine göre ayırt edin. Herkesin yeri ayrı olsun, bütün tanıdıklarınızla eşit mesafede yaklaşmayın. Eğer mesafeyi yakalayamazsanız kaliteli dostlarınız yeteri kadar değer görmediği için sizden uzaklaşmaya başlayacak; lüzumsuz insanlar da verdiğiniz değerin kıymetini bilmediği gibi sizi fazlaca hayal kırıklığına uğratacaktır. O yüzden kimi nereye koymanız gerektiğini iyi bilmelisiniz.

Her insan hata yapabilir fakat kişi hatasını fark edip, utanıp ders çıkartıyorsa, o kabahat tekrar tekrar yapmıyorsa o kişiden uzaklaşmak yanlış olabilir. Eğer ki hatasından anlık pişman olup sonrasında yanlışlarına devam ediyorsa o kişiden uzaklaşmakta fazlasıyla fayda var. Bu yüzden, her ayrılık kötü değildir.

Ve hayat tecrübesi bana şunu gösterdi ki "Bir insan sorunluysa her yerde sorun çıkarma eğilimindedir."


5. Kendi yolunuzdan ve sezgilerinizden vazgeçmeyin

Hayatta mutlu olmanın en değerli yolu aynı zamanda da en çileli olanı ise: kendi yoluna ve sezgilerine dayanarak yürümektir. Her insan farklıdır ancak içerisinde bulunduğumuz sisteme tutunabilmek uğruna sıradan olmak zorundadır. Çok az insan sezgilerini dinleme cesaretine sahiptir. Ancak bu insanların vardıkları yer, hem kendisi hem de dünya için en değerli olandır. Eğer ki sezgilerini dinleyecek cesarete, iradeye, dirence, zahmetlere hazırsan uzun bir yol seni bekliyor. 

Kendi yolunda ilerlerken mutluluk arayışına girmesen de mutluluklar sana gelir. Zaman zaman gereğinden fazla: yorulursun, dışlanırsın, parasız kalırsın, konforun olmaz, deli bile diyebilirler... ama gittiğin yoldan eminsen, ötesi yoktur. Mutluluklar sana gelir, yeter ki yolunda kararlı ilerle ve vazgeçme....

Herkes ürettiği teknolojiyi almak için yarışırken, bense sezgilerini dinleyerek izlediği kararlı yürüyüşüyle ciddi işlere imza atan Steve Jobs'un Stanford Üniversitesi mezuniyet töreni konuşmasına hayranım, kesinlikle izlemenizi öneriyorum. Bu konuşmasından alınacak çok önemli dersler var dikkatle dinleyin.


6. Çabuk yargıya varmayı bir kenara bırakın

Beynimiz belirsizliklerden hoşlanmaz. Bir an evvel yargıya varmaya eğiliminde olan beynimiz, bizlerin yanlış çıkarımda bulunabileceğini, duygusal hassasiyet ile sağlıklı karar alamayacağını, elindeki verilerin yetersiz olduğunu... maalesef çok fazla önemsemez. Bu nedenle işin adını koymak ister. İşte bu süreç bizi hata yapmaya açık hale getirir. Bir insan veya olay hakkında yanlış çıkarımda bulunarak, iyi veya kötü olarak değerlendiren bir yargı bizi çoğu zaman yanıltacaktır. Bu nedenle her olayı kendi özelinde değerlendirmek, o an ki dinamikleri gözden geçirerek karar vermek hataları bir ciddi oranda azaltacaktır.

Bu konuda Lao Tzu'nun "karar vermek" ile alakalı hikayesini kesinlikle okumanızı ve ders almanızı tavsiye ediyorum.


Son olarak,

Mutluluk dediğin:
hiçbir aksiliğin olmadığı, 
her işin yolunda gittiği, 
hiç kimsenin üzülmediği,
her istenilenin gerçekleştiği,
herkesin sağlıklı olduğu,
herkesin iş bulduğu,
hiçbir zararın olmadığı,
hiçbir tartışma olmayan, 
hiçbir kaybın yaşanmadığı,
hiçbir borcun olmadığı,
bir evlilik, bir iş, bir yaşam, bir öğrencilik, bir süreç...  değildir. 

Mutluluk siyah ile beyazın, doğru ile yanlışın, iyi ile kötünün arasında verdiğin onurlu ve dengeli mücadelede gizlidir. Mutluluk maddelere sahip olduğunda değil varlığını ve sevgini paylaştığında kendisini gösterecektir. Unutma, her iyilik bir kötülük, her kötülükse bir iyilik barındırır. 


Umut ve mutluluk her daim sizinle olsun.

Erdinç Yermez


Hiç yorum yok:

YASAL UYARI!

Telif Hakkı Erdinç Yermez'e aittir. İzin alınmadan ve kaynak gösterilmeden yapılan her türlü indirme, alıntılama, kopyalama gibi eylemde bulunanlar; kasten veya bilmeyerek alıntının aslını çarpıtanlar hakkında "5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu" gereğince yasal işlem başlatılacaktır.